Madde ve Yaşam , Tanrısal Yaşamın sadece iki ifadesidir, Alan ve Zamanın şartlarında birbirinden ayrılmayan iki kutbudur. Madde, Ruhun kendisini ifade etmesi için görev yapar. Madde olmadan Ruh kendisini tezahür ettiremez. Ruh ise Maddeyi organize eder(toparlar, kontrol eder ) ve maddeyi Ruhsallaştırır. Ruh olmadan Madde – mutlak ölü, hareketsizlik durumunda kalırdı.
Yaşamın birliğinden Ruhun ve Maddenin birliği akar. Ruh – her yerde aynıdır, ancak taşta o daha derinde saklıdır. Kusursuz insanda ise tümüyle açılım gösterir. Bu durum Dünya yaşamının el verdiği kadarıdır. Aynen böyle – Madde de tektir. Bilimin de artık kanıtladığı gibi – oksijen, hidrojen ve diğer elementlerin atomları – ilksel fiziksel atomları değildir. Onları tüm kimyasal elementlerin temelinde tek ve aynı fiziksel atom oluşuncaya kadar parçalanmaya devam edecektir. Eğer ondan sonra da parçalanmaya devam ederse, atom fiziksel özelliklerini kaybedecek – soğuktan büzülmeyecek, sıcaktan genişlemeyecek, çekim yasasına itaat etmeyecek, ancak yokta olmayacak – başka (bizim olmayan) dünya ile eşleşerek fiziksel madde üstü bir duruma geçiş yapacaktır. Maddenin bir durumundan başka bir durumuna geçişini hayal edebilmemiz için bildiğimiz fiziksel maddenin durumlarına bir göz atalım: katı, akışkan, gaz ve eter durumlarına. Maddenin bu geçiş durumunu daha ince alanlarda daha ince durumuna geçişini devam ettirirsek, maddenin fizik ötesi durumunu elde etmiş oluruz. Bu fizik ötesi madde halini oluşturan ise Astral dünyadır.
Astral madde kıyaslanamayacak kadar incedir ve fiziksel maddeye göre daha hareketlidir. Onun dört boyutu mevcuttur ve başka yasalara tabidir, ancak fiziksel maddenin değişik yoğunluğunun dört durumunu korumaktadır, aynen fiziksel maddedeki gibi: katı, akışkan ve gaz ve eterdir. Astral Atomun da aynı parçalanmayı devam ettirdiğini düşünürsek onun daha ince duruma getirerek, tekrar aynı yolu izleyerek maddenin yeni hali elde edilebilir. Astral dünyada yok olan Atom artık Mental dünyada varlığına devam edecektir. Evrim süreci maddenin aşamalı dönüşüm süreci olduğundan bir madde alanından onun ötesine geçişi de tamamen yasalara bağlıdır ve aşamalıdır. Yani “sıçrama” olmadan devam etmektedir. (yani 3.yoğunluktan-5.ci yoğunluğa geçemezsiniz…istisnalar hariç).
Yani aşamalı olarak Fiziksel dünyadan daha yüksek titreşimli görünmeyen dünyalara sürekli geçiş yapılmaktadır.
Bu “görünmeyen dünyalar” fiziksel dünyanın uzağında değildir. Onlar buradadır – etrafımızda ve algısızlığımızdan dolayı onlardan ayrıymışız gibi görünmekteyiz.Kaba algımız bizleri onlardan ayırmaktadır.
Bu fikrin daha anlaşılır olması için şöyle düşünelim: hiçbir atom çifti kendi aralarında birbiri ile temas etmez, tüm atomlar kendi özgür alan hareketine sahiptir ve hepsi sanki onları çevreleyen Astral dünya maddesinde yüzüyor gibidir.
Maddenin değişik durumlarını algılayabilmek için kaba dünya küresini delip geçen Astral maddeyi düşünün. O, daha incedir ve atmosferinin çok ötesine kadar yayılmaktadır. Aynısı daha ince Mental madde ile de gerçekleşir- o tüm fiziksel ve Astral maddeye her tarafından girer ve Astral maddeden çok daha uzağa yayılır. (Her bir Astral atom Mental dünyada yüzüyor gibidir)
Bu durumda Fiziksel maddeyi incelerken kullandığımız ölçü aletlerinin bu maddeleri ölçemeyeceğini de anlıyoruz.
Peki, Astral ve Mental dünyaların varlığından nasıl emin olabiliriz? Bilim tarafından onaylanmış olan titreşim/frekans ilmi bunu ispatlıyor. Tüm hislerimiz titreşimlerin sonucudur: örneğin etrafımızda her yerde gördüğümüz renk gözümüzün retinasının renk titreşimlerini algılamasından dolayı meydana gelir. Bedende hissettiğimiz sıcak ve soğuk hisleri ısının yaydığı titreşimlerdir v.s.
Bizi çevreleyen dünya sonsuz sayıda titreşimden ibarettir. Bunların sadece küçük bir kısmı çağdaş insanın bilincine kadar erişebilmektedir. İnsan tüm titreşimleri algılayabilse nasıl muazzam bir değişime uğrardı! bir hayal edin. Böyle bir değişim aslında olmaktadır ancak birden değil, aşamalı olarak gerçekleşmektedir. Bu duruma Evrim diyoruz.
Yabani ilkel bir insan ile çağdaş insan arasındaki fark – çağdaş insanın sonsuz kere daha fazla titreşimi algılaması farkıdır. Aynen böyle bir farkta şimdiki ve gelecekteki insan arasında da olacaktır. Gelecekteki insan – şimdiki insanın bedeninin ve algısının erişilemeyeceği kadar çok sayıda ve incelikteki titreşimi algılayabilmesi yeteneğine sahip olacaktır.
İnsanın algısının gelişmesi ölçüsüne göre kendi bilinç alanı genişleyecek ve bilinci fiziksel tezahürlerin dışına çıkıncaya kadar devam edecektir. Sonra da görünmeyen alemlerle iletişimi başlayacaktır. Ancak böyle bir iletişim için mevcut fiziksel organların dışındaki başka organlara ihtiyaç vardır. Bu organlar her insanda artık tohum olarak var. Onların ileri gelişimi evrim yasalarının etkisi ile gerçekleşecek. Bu tohumları yaşama zaten bu yasalar dahil etmiştir. Ayrıca şu anda sahip olduğumuz hissel ve duygusal seviyeleri de Evrim yasaları yaratmıştır. Bu evrim/gelişim bittiğinde insan sonsuz bir bilince sahip olacak. İnsan bilinçli olarak yaşayacak ve – dünyada ve şu anda ancak rüyada ve ölüm sonrası temas ettiğimiz seviyeleri, alanlarda bilinçli yaşamın dahilinde tezahür ettirecek.
Şu anda dünyada diğer insanlara evrimde büyük fark atan, sonsuz bilince sahip insanlar mevcut. Sonsuz bilinç onlara – uyanık olma durumlarını koruyarak, görünmeyen dünyalar ile iletişime geçme fırsatı veriyor. Onlar sayesinde yeni alanlar ve evrim bilgisi sistematik halinde oluşturuluyor.
Tanrısallık Okulu notlarından…
Zehra Usanmaz