Connect with us

HİKAYELER

Sevgi Nedir

” Küçük kız ağabeyine sormuş :
– Sevgi nedir ?
Ağabey cevap vermiş :
– Bu şöyle bir şey – sen her gün benim çantamdan çikolatamı çalıyorsun ama ben onu yine de ayni yere koymaya devam ediyorum…”

Published

on

” Küçük kız ağabeyine sormuş :
– Sevgi nedir ?
Ağabey cevap vermiş :
– Bu şöyle bir şey – sen her gün benim çantamdan çikolatamı çalıyorsun ama ben onu yine de ayni yere koymaya devam ediyorum…”

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HİKAYELER

SEVGİ ÜZERİNE HİKAYE

Published

on

By

Küçük kız ağabeyine sormuş:
– Sevgi nedir?
Ağabey cevap vermiş:
– Bu şöyle bir şey  – sen her gün benim çantamdan çikolatamı çalıyorsun ama ben onu yine de ayni yere koymaya devam ediyorum…
Continue Reading

HİKAYELER

ANNE

Güneşin ateş diski selvilerin yüksek dallarının arkasına gitmekteydi. Yakıcı rüzgar sık zeytin yapraklarını kıpırdatıyordu ve havada ince ve nazik ilk çiçek ve otların aromatik kokuları yayılıyordu. Uzakta ufuk çizgisinde kırmızı– mor kayalar yükselmekteydi, sayılamayacak kadar çok boğazda tapınaklara dönüştürülmüş tanrı evleri ve mihraplardan yükselen tören dumanı yavaşça kararan gökyüzüne doğru yükseliyordu. Yüce sırrı bilen sessiz gece dünya üzerine iniyordu.

Published

on

By

Güneşin ateş diski selvilerin yüksek dallarının arkasına gitmekteydi. Yakıcı rüzgar sık zeytin yapraklarını kıpırdatıyordu ve havada ince ve nazik ilk çiçek ve otların aromatik kokuları yayılıyordu. Uzakta ufuk çizgisinde kırmızı– mor kayalar yükselmekteydi, sayılamayacak kadar çok boğazda tapınaklara dönüştürülmüş tanrı evleri ve mihraplardan yükselen tören dumanı yavaşça kararan gökyüzüne doğru yükseliyordu. Yüce sırrı bilen sessiz gece dünya üzerine iniyordu.
Fakat  bu da ne ? İnsan göğsünden çıkan korkunç bir çığlık yükseldi ve sessizlik çöktü, havayı titretti… dahası… ve dahası…
Kaktüslerin dikenli koyu yaprakları devasa örümcekler gibi kıpırdandı ve ağaçlar korkudan saklanırcasına eğildiler.
Köleyi kamçılıyorlardı. Kibirli Ispartalı soğuk ve aşağılayıcı gülüşüyle üstüne dökülen acımasız darbelerin altında acıdan kıvrılan insanı izliyordu.
Köle ölümü hak etmişti. Kanlı et parçaları uçuşuyordu ve fışkıran kanlar yakınlardaki  ağaçlara serpiyordu.
İnlemenin ve ölüm hırıltılarının yanı sıra lanetler söküldü…. Aaaah, nasıl da ondan nefret ediyordu! Yakıcı bir intikam ıstırabına nasıl da susamıştı! “Cehennemden çıkın, yakın onu, bedenini parçalayın, kalbini ezin”… diye yalvarıyordu kötü iblislere zavallı köle.
Fakat tanrılar çığlığın yakarışlarına sağır kalıyorlardı ve ağır kamçılar kölenin genç, güçlü ve güzel bedenini şekilsiz bir kanlı kitleye dönüştürdüler.
“Onu köpeklere atın !” diye emretti hanımefendi.
Mis kokulu gece iyice bastırdı ve sessiz bahar yıldızları dünyaya ve ona bağlı insanların sonsuz, yorulmak bilmeyen , hırçın, ezici güçlerin savaşına sakince bakıyorlardı….
Asırlar geçmişti ve zavallı kölenin , ve acımasız hanımın ruhları bir çok yeni yaşamlardan geçmişlerdi. Sonunda hesaplaşma saati gelmişti. Tezahür Etmiş Bilgelik acımasız hanımın ruhunu anne bedenine ve zavallı kölenin ruhunu da oğlunun bedenine göndermişti.
O tek çocuktu ve onun üzerine tüm derin ve şefkatli anne sevgisi odaklanmıştı.  Ancak etraftaki herkesi şaşırtan şey  oğlunun annesini hiç sevmediğiydi. O, annesi onu emzirmek istediğinde zayıf elleriyle anne memesini iter ve annesi onu sevip öpmeye başladığında yüksek sesle ağlamaya başlardı.
Zavallı anne yavrusunun hasta olduğunu düşünürdü ve onu en ünlü doktorlara taşırdı, ancak hiç kimse ona kendisi için dünyanın tüm hazinelerinden daha değerli olan bu küçücük cılız bedende neler olduğunu söyleyemiyordu.
Çocuk büyüdü ve diğer çocuklardan daha da farklı oldu. Somurtkan ve sessizdi, yaşıtlarının neşeli ve gürültülü oyunlarına katılmaz, saatlerce yalnız ve düşünceli otururdu.
Anne ona bakınca acı çekiyordu, ancak ne onu sevmesi  ne de ona aldığı oyuncaklar dikkatini çekmez , kendisi soğuk ve kayıtsız kalırdı ve hiç kimseden annesinden kaçtığı kadar, iğrenerek kaçmazdı… Oğlan yirmi yaşına geldi. Annesi açısından dayanılmaz keder dolu yirmi yıl, yirmi yıl Yaratıcıya karşı yakarılan hep ayni dua: “Yüce Rabbim, oğlumun kalbine giden yolu bulmam için bana yardım et… Nerede o? Bana yolu göster ve ben o yolda gideceğim”. 
Ve yaratıcı annenin yakarışlarını duydu . Yaşam Meleği annenin önünde belirdi ve şöyle dedi : “Sen Yaratıcıdan oğlunun kalbine giden yolu göstermesini istedin. O yol zorluklarla ve ağır acılarla doludur. Onda ölümcüllerin bilmediği sırlar var. O yola girmeye hazır mısın ?”
“Oooo, evet! Hazırım!” sevinçle haykırdı anne.
“Bak şimdi!” dedi Yaşam Meleği ve onun gözlerine dokundu.
Ve anne gözlerinin önünde büyük ve küçük taşlardan oluşmuş yüksek bir dağ gördü.
Şöyle dedi Yaşam Meleği:  “Bu taştan dağ yüzlerce yıldır senin oğlunun kalbinde büyüdü.Şimdi o taşları  tek tek oradan almalısın ve Allah Yardımcın olsun”.
Anne yüce bir sevinçle oğlunun kalbindeki taşları ardı ardına almaya başladı ve taşlar, onları aldığı şekle göre hafifliyor ve havada kayboluyordu.
Zavallı anne çok çalıştı. Sivri taşların yırttığı ellerinden kanlar akıyordu. Anne son taşı da kaldırdı ve bitkin yere düştü.
Karşısında yine Yaşam Meleği belirdi. Ona merhamet dolu gözlerle bakarak –“Yoruldun mu? Bitkin mi düştün?” dedi ve devam etti “Yolunu ve hedefini daha da öteye devam ettirmek istiyor musun ?”
“Oooo, evet!” diye güçsüz bir sesle cevap verdi anne. “ Yoluma devam etmek istiyorum!”
“Bak şimdi” dedi Yaşam Meleği ve yine gözlerine dokundu. Ve anne muazzam bir buz dağını gördü.
“Bu buz yüzlerce yıldır oğlunun kalbinde birikti. Yaratıcı tüm Merhametiyle , bu buzu nefesinle , sıcak gözyaşlarınla , ruhunun ateşi ile eritmene izin verdi. Sevgi yardımcın olacak !”
Melek kayboldu ve anne taşlaşmış buz kütlelerini kucakladı, tüm bedeni ile ona sokuldu ve kalbinin ateşinden buz yavaş yavaş erimeye başladı, üzerine düşen her sıcak göz yaşından ağır kütleler erimeye başladı…Tüm vücudu yaralarla kaplanmıştı, damarlarındaki kanı donmuştu  ancak –anne kalbinin ateşi sönmüyordu , daha da fazla alevleniyordu, daha da sıklıkla düşüyordu buz kütlelerine sıcak gözyaşları… Sonunda buz dağı eridi ve Yaşam Meleği tekrar belirdi.Olağanüstü ışıkla parlıyordu görüntüsü ve derin bir sevgiyle bakıyordu gözleri anneye.
“Yoluna devam etmek istiyor musun? “ sordu tekrar. “Üçüncü ve son sınavın var ve sen yalnızsın, yardım almadan onu geçmek zorundasın.”
“Evet,istiyorum !” diye fısıldadı anne.
Yaşam Meleği yine onun gözlerine dokundu ve derin, korkunç, zifiri karanlık etrafını sarıverdi. Merhametli bir ses duydu: “Bu karanlık yüzyıllar boyunca oğlunun kalbinde birikti…DUA ET! Bir dua bile onu dağıtabilir.”
Tozun içine attı kendini anne ve ne dili, ne aklı…tüm benliği Yaratıcıya yönlendirdiği tek bir ateşli duanın içine hapsoldu…Tozlarının içinde duasının ne kadar  sürdüğünü bilmeden etrafındaki karanlığın nasıl dağıldığını fark etmemişti bile.
“Kalk!” dedi üstündeki Merhametli ses.
Üzerinde göz kamaştırıcı bir ışık yayılmaktaydı ve Yaşam Meleği ona eğilmiş ,parlayan giysiler içinde duruyordu. Ellerinde  parlak alevle çevrili bir kalp vardı. “Al onu ve oğlunun göğsüne koy” dedi Melek, “bu alev artık hiç sönmeyecek. Onun adı SEVGİ!”
Aleksandır Danov
Çeviri : Zehra Usanmaz
Continue Reading

HİKAYELER

SENİ ELLERİMDE TAŞIDIM…

Melek insana dönmüş ve şöyle demiş;
– Sana senin hayatını göstermemi ister misin?
– “İstiyorum”  demiş insan.

Melek onu Dünyanın ötesine kadar çıkarmış ve insan kendi hayatını yan yana giden  iki çift iz olarak görmüş…
-Benimle beraber olan da kim?

Published

on

By

Melek insana dönmüş ve şöyle demiş;
– Sana senin hayatını göstermemi ister misin?
– “İstiyorum”  demiş insan.
Melek onu Dünyanın ötesine kadar çıkarmış ve insan kendi hayatını yan yana giden  iki çift iz olarak görmüş…
-Benimle beraber olan da kim?
-“O benim” – demiş Melek,
– “ben sana tüm yaşamın boyunca refakat ediyorum”.
“-O zaman neden arada sadece bir çift iz görünüyor?”
-“Bunlar senin yaşamının en zor anlarıdır…” -demiş melek.
– “Ne yani sen beni  yaşamımın en zor anlarında terk mi ettin?”  öfkeyle sormuş insan.
 -“Hayır, ben seni ellerimde taşıdım…” demiş melek yavaşça….
Continue Reading

Trending