HİKAYELER
MEZUN OLAN KIZIN HİKAYESİ
Sıradan bir kış günüydü Talis için. Yeni Yılı kutlamak için hazırlıklara başlayacaklardı birkaç gün sonra. Yatılı okul çok büyük hatta devasa denebilirdi. Yüzlerce kat gökyüzüne uzanıyordu son katları. Kendi odası çatı katındaydı, adeta bulutların içindeydi. Kuzeye baktığında, yüksek dağların binlerce metre yukarıdaki tepelerini sanki bir el uzağındaymış gibi görüyordu, karla kaplanmışlardı. Doğuya baktığında, dağın düzlüğe inen eteklerini görüyordu, aralarında göller mavi mavi parıldıyordu kış güneşinde… Güneye baktığında ise, tüm vadi önündeydi, bulutsuz günlerde bir kuş bakışı gibi seyrediyordu etrafı…
Sıradan bir kış günüydü Talis için. Yeni Yılı kutlamak için hazırlıklara başlayacaklardı birkaç gün sonra. Yatılı okul çok büyük hatta devasa denebilirdi. Yüzlerce kat gökyüzüne uzanıyordu son katları. Kendi odası çatı katındaydı, adeta bulutların içindeydi. Kuzeye baktığında, yüksek dağların binlerce metre yukarıdaki tepelerini sanki bir el uzağındaymış gibi görüyordu, karla kaplanmışlardı. Doğuya baktığında, dağın düzlüğe inen eteklerini görüyordu, aralarında göller mavi mavi parıldıyordu kış güneşinde… Güneye baktığında ise, tüm vadi önündeydi, bulutsuz günlerde bir kuş bakışı gibi seyrediyordu etrafı…
Ne güzel bir dünyada yaşıyordu!
Odasının üç tarafı duvar yerine tavandan tabana kadar camdan yapılmıştı, sadece batı duvarı tuğladan örülmüştü ve kapısı vardı.
Etrafına baktığında bir koşuşturma gördü. Odasında birçok insan vardı.
Bir ses duydu: “Artık mezun oldun, eve dönmen lazım. Eşyalarını hazırla, eve gidiyorsun…”
Odadaki insanları tanımadığını düşündü bir an için, şaşırdı, öğretmenlerini nasıl tanımazdı? İçinden çığlık atası geldi. Oraya o kadar alışmıştı ki, nasıl mezun olabilirdi, “tanımadığı bir eve” nasıl gidebilirdi? Kendini hep orada – okulda biliyordu, orada doğmuştu…
“Hazır değilim ben, eve gitmek istemiyorum! Öğrenecek daha çok şeyim var!” diye haykırdı. O anda yanına 3-4 öğretmeni geldi. Ellerinde diplomalar vardı 7-8 adet. Gösterdiler ona diplomaları ve mezun olduğunun kanıtını eline verdiler. Şaşkınlıkla – “Peki, topluyorum eşyalarımı.” dedi Talis ve aynı anda düşünüyordu. Bu kadar zamanda çok eşyası birikmişti, onları nasıl götürecekti?
Bir ara babasını gördü odaya girip çıkarken – “Ben sana yardım edeceğim.” dedi babası. Toplamaya başladı eşyasını.
Topladığı her valiz birden gözden kayboluyordu ve böylece tüm eşyası neredeyse “eve gitmişti”. Son kalan ördüğü birkaç yün ceketi de el çantasına koydu… ve o da kayboldu.
“Allah Allah, demek “eve” böyle gidiyor bunlar. Aslında endişelenmek yersizmiş, çok kolay oldu” diye düşündü.
Kuzey tarafa baktığında karyolasını gördü ve üstündeki bembeyaz yatağını. Çok şaşırdı çünkü doğduğundan beri bu yatakta yatıyordu, oysa şimdi o sanki hiç kullanılmamış gibiydi. Yatağın yanına gitti ve “bu son” diye düşündü, yatağı ikiye katladı ve yatak da göz önünden kayboldu.
Talis, son kez odasına bakındı. Boştu, üç taraftan camla kaplı odasına batmakta olan gün ışığı giriyordu, havanın aydınlığı gitmişti, ama hala hava kararmamıştı. Kuzeye baktığında camın öte tarafında iki kişi gördü. Bir şeyler yapıyorlardı, uzaktan ne yaptıklarını anlayamadı.
Okulda arkadaşı vardı başka sınıfta. Onunla sürekli telepatik bağı vardı. Arkadaşına – “Bunlar da kim? Burada ne işleri var?” diye telepatik olarak sordu.
Arkadaşı cevap verdi – “Yaklaş cama ve kendin sor.”
Cama yaklaştı Talis ve kafasının içinde bir ses duydu – “Ben Toth.” dedi elinde devasa bir kuvars kristalini tutan.
“Ben El Moriya” dedi ona kuvars kristallerini veren.
“Bizim sana söyleyeceklerimizi mesaj olarak iletmeni istemiyoruz.” dedi kafasındaki ses. Dikkatlice baktı camdan dışarıya ve gözlerine inanamadı. Dışarıda havada duran bir tahta kaide (halı gibi) ve onun üstünde duran bir kişi vardı (Toth). Diğeri (El Moriya) bir bulutun yanında havada duruyordu. El Moriya bulutun içinden kocaman 2-3 kiloluk oval şeklinde işlenmiş ve pastel pembe ve mavi renklerdeki kuvars kristallerini Toth’a veriyor, o da camın dışından onları bütün yüzeye dikey olarak üst üste yerleştiriyordu.
Camı yarıya kadar kaplamışlardı ki tekrar kafasının içinde Toth’un sesini duydu: “Biraz sonra burası ve hücrelerinizin içi -45 derece olacak ve Kuzeyden gelecek… Sizi, kristaller koruyacak, yardım edecek!” dedi . “O yüzden kuzeye yerleştirdiler kristalleri…” diye düşündü Talis.
Birden ortalık karardı ve bu durumun ne kadar sürdüğünü henüz daha anlamadan, Talis kendini okulun dış giriş kapısının iç kısmında gördü. Çıkması gerekiyordu. Kapı kolunu tuttu ve kapıyı dışarıya doğru itti. Kapı devasaydı ve sanki onu açamayacakmış gibi gelmişti kendisine. Ancak kapı kolaylıkla açıldı çünkü Talis güçlenmişti. Eskisi gibi değildi ve bu duruma kendisi de çok şaşırdı.
Dışarısı muhteşemdi, her yer yeşildi. Her yerde birbirinden çizgilerle ayrılan otlaklar, tarlalar vardı. Gözünün gördüğü yere kadar başka bir şey yok, çok uzaklarda birkaç ağaç vardı. Etrafına bakındı ve kapının ilerisinde bir duvar gördü. Okul binasına paralel gelen, okul duvarından belki 20 metre kadar ötede, ancak kapı hizasından dik olarak aşağıya inen bir duvar.
Talis, bilgi almaya başladı. Bu bilgilerde, duvarın aslında enerjisel vazifesinin olduğunu, duvarın iç kısmında farklı bir uygarlığın yaşadığını, birkaç kilometre ileride bir denizin olduğunu, oradaki insanlara saldıran yırtıcı hayvanlar olduğunu ve o dünyadan dışarıya kaçamamaları için o duvarın yapılmış olduğunu öğrendi.
Yapayalnızdı Talis. Onunla mezun olupta eve giden hiç kimseyi görmedi yanında. Önce şaşırdı, sonra da belki de herkesin kendi “eve gidiş yolu” vardır diye düşündü. Yolunun görünmesini beklerken Duvarın yanına gitti. Tuhaf bir şey gördü, sanki duvarın belli bir bölümünün üzerindeki hava farklı titreşiyordu. “Bu ancak bir ses frekansından gelir.” diye düşündü, görmediği biri yardım için çağırıyor olabilirdi. Tam bunu düşündü ki, o anda duvarın üstündeki eli gördü.
Haklıydı, birisi yardım istiyordu. Elin bileğini tuttuğu gibi varsayılan kişiyi kendi sağına doğru, kendi tarafına doğru fırlattı. Bir de ne görsün… birbirine tutunmuş 3 kişi daha düştüler onun tarafına. Dört kişi Talise doğru yüzlerini doğrulttular ancak onu göremiyorlardı, Talis’in onları görmesine rağmen. Eğile eğile, Talis’in anlamadığı bir dilde bir şeyler söyleye söyleye,Talis’in açık bıraktığı okul kapısından içeriye girdiler.
Yine yalnız kaldı Talis. Bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Sıkılmıştı beklemekten ancak “evin yolu” bir türlü açılmıyordu.
Birden var gücüyle avazı çıktığı kadar bağırdı:
“Yolu açın!!! Sizi Işık Hiyerarşisine Şikayet Edeceğiiiimmmm!” diye çığlık attı nedenini kendi bile bilmeden.
Birden önünde dümdüz, geniş, bordo renginde asfaltı olan ve ortasında parlak sarı çizgi olan büyük bir yol açıldı.
Evin yolunu bulmuştu.
Mutluydu artık. Hatırladı bilmediği evini ve özlemle yola bastığı anda…daha önce var olduğu dünya için yok oldu…
Zehra Usanmaz
HİKAYELER
SEVGİ ÜZERİNE HİKAYE
HİKAYELER
ANNE
Güneşin ateş diski selvilerin yüksek dallarının arkasına gitmekteydi. Yakıcı rüzgar sık zeytin yapraklarını kıpırdatıyordu ve havada ince ve nazik ilk çiçek ve otların aromatik kokuları yayılıyordu. Uzakta ufuk çizgisinde kırmızı– mor kayalar yükselmekteydi, sayılamayacak kadar çok boğazda tapınaklara dönüştürülmüş tanrı evleri ve mihraplardan yükselen tören dumanı yavaşça kararan gökyüzüne doğru yükseliyordu. Yüce sırrı bilen sessiz gece dünya üzerine iniyordu.
HİKAYELER
SENİ ELLERİMDE TAŞIDIM…
Melek insana dönmüş ve şöyle demiş;
– Sana senin hayatını göstermemi ister misin?
– “İstiyorum” demiş insan.
Melek onu Dünyanın ötesine kadar çıkarmış ve insan kendi hayatını yan yana giden iki çift iz olarak görmüş…
-Benimle beraber olan da kim?
-
HİKAYELER6 ay önce
Hz. Musa Aleyhisselam ve Hz. Hızır Aleyhisselam Kıssası
-
HİKAYELER6 ay önce
Deniz Yıldızı
-
HİKAYELER6 ay önce
Simurg ( Zümrüd-ü Anka Kuşu) Efsanesi
-
TEBLİĞLER6 ay önce
CRYSTAL ATLANTIS – AVATAR / PART 1
-
SAĞLIK6 ay önce
İçinde Şifa Saklı !
-
ETKİNLİK6 ay önce
DURU GÖRÜ EGITIMI 4. SEVIYE
-
SAĞLIK6 ay önce
FİZİK BEDENİN SAĞLIĞI NEYE BAĞLI
-
ÖZ AKIŞ VE ŞİİRLER6 ay önce
PEKİ YA SEN?